TGRT BELGESEL


TGRT HABER

hastane_randevu.jpeg

GEMİÇ KÖYÜ SAYFASI

31 Temmuz 2014 Perşembe

İFADE ÖZGÜRLÜĞÜ




1 Ağustos 2014 Cuma

İFADE ÖZGÜRLÜĞÜ

Sevgili arkadaşlarım ve sevgili okuyucularım

Bu yazıyı yazarken çok düşündüm. yazayım mı? Yazmayayım mı? Git gelleri yaşadım.
Az önce bir kardeşimin yorumunu sayfama kaydetmedim. Oysa herzaman ifade özgürlüğünü savunan bir kimseyim. Daha önce hiç böyle birşey yapmamıştım. Yorumun ardında başka maksatlar vardı. Ya da ben öyle anladım. O arkadaşım eğer bu yazıyı okuyor sa şimdi beni çok iyi dinlesin.
Elhamdülillah müslümanım. Elbette Allahu Tealanın emirlerini yapmak en birinci vazifem. Allahu Teala bizden iki şey istiyor önce.
1. ibadet etmek
2.Rızkımızı kazanabilmek için çalışmak..
Sadece birini yapanlar olmamalıyız. Müslüman olmayan milletler çok çalıştıkları için fen de ilerlediler. Onlar da Allahu Tealanın emrini yerine getiriyorlar. Netice olarak bu dünyada hem çok zengin, hem de çok rahat yaşıyorlar. Biz müslümanlar onlardan daha çok çalışmadıkça bu dünyada sıkıntı çekmeye mahkumuz.
Burada hemen belirteyim. Dini meselelerde bu yazdıklarım bir delil olamaz. Delil arayanlar, Allahu Tealanın Kitabı Kuran-ı Kerim'e, peygamberimiz Hazreti Muhammedin hadislerine,büyük alimlere ve o alimlerin yazdığı ilmihal kitaplarına bakmalıdırlar.
Yukarıda elhamdülillah müslümanım diye şükrettim. Türkiye'de yaşadığım için de yine şükrediyorum. Hakiki müslümanlık ülkemizdedir. Çünkü bizim milletimiz Kuran'da adı geçen müjdelenen bir ulustur.
Gündemde GAZZE katliamı var. Müslüman kardeşlerimiz hatta çoluk çocuk yok ediliyor. Üstelik bu terörü estirenler asırlar boyu dünya milletleri tarafından hor görülmüş YAHUDİ'ler. Almanlar tarafından işkencelerle soykırıma uğrayanlar da onlardır.Onları ta! İspanya'dan yok olma mücadelesi verirlerken alıp İstanbul'a getirenler atalarımızdır. Bizim atalarımız hep mazluma yardım etmişlerdir. Bu sebeble mağlup olmak üzereyken TALAS'ta Araplara yardım ettiler.Savaştan sonra O zamanki müslüman Araplarla sohbet ettiler. Hemen orada Kuran hükümlerini kabul edip müslüman oldular. Atalarımız iman sahibi olduktan sonra, İslamiyet bütün dünyaya yayılmıştır. Hiçbirzaman zor kullanmadılar.
İstanbul fethedildikten sonra bile herkes dini inançlarında serbest bırakılmıştır. O tarihe kadar hor görülen ERMENİLER'e bizzat Padişahımız yardımcı olmuş. Onların Patrikhane açmalarına önayak olmuştur. Zamanımıza kadar devam eden Ermeni Patrikhanesi, İstanbul'un fethinden sonra açılmıştır.
İslamiyet sevgi ve barış dinidir. Kimseye zorla birşey kabul ettirilmez. Sadece iyi örnek olmak lazımdır. Bizi görenler, bizi severken aslında inancımıza da bakarlar. Tüm insanlara karşı güleryüzlü olmalıyız. Peşin hükümlü olmamalıyız. Bugün biz müslümanız, yarın ne olacak.Cennet kimse için garanti değildir. Kimseye karşı nefret duygusu beslememeliyiz...
Belki o nefret ettiğimiz son nefeste iman üzere canını verecek. Biz ise son nefeste imansız gidebileceğiz. Hiçbir şeyin garantisi yoktur. Allahu Teala, kibirli, gururlu hep ben, ille de benim dediğim diyenleri hiç sevmez. Böyle kafası dik duranları mutlaka cazalandırır. Kul boynu bükük olacaktır. İnsanları ALLAH-U TEALA yarattı diye hoş görecektir. Bir atalar sözümüz var.İyilerle geçinmek herkesin işi, kötülerle geçinmek er kişi işidir. Özetle söylüyorum:
Gerçek Müslüman er kişidir.


UMUTLA UYANDIM BU SABAH

Akşam karmaşık duygular içindeydim. Yurt haberleri, dünya haberleri herşey kapkara bir sabah olacak gibi korkutuyordu insanı.. Fakat rüyamda Türk ve İslam büyüklerini gördüm. - -"Korkma " dediler.
Umutla uyandım bu sabah. Güneş sanki bizim pencerede gülümsüyordu. İçimde bir hafiflik, bir çoşkun sevinç vardı. Önce televizyonu açtım. Haberler iç açıcıydı. İnternette gezindim. Bütün internet siteleri ya türkçeydi, ya da benim anladığım şekilde yazılıydı. Okuduğum kadarıyla şunlar olmuştu.
İsrail ile Hamas anlaşmıştı. Hatta Araplar bile İsrail Devletini tanımışlardı. ABD Başkanı bütün dünya ülkelerine para yardımı yapmış krizler bitmişti. En güzeli de neydi biliyor musunuz? seçimler olmuş seçimden sonra iki parti koolisyon kurmuş. Daha önce birbirlerine söylemediğini bırakmayan iki lider, her laflarının başına ARKADAŞIM diyerek başlıyor ve bütün insanlarımıza sevgi örneği veriyordu. Kamplaşmalar bitmiş. Mahkemelerdeki hayal mahsülü davalar karara bağlanmış. Yasama - Yargı- icra birbirlerine hoşgörü ile ve saygı duyarak hitap eder olmuş. Üniversitelerimiz, Meclisimiz, Ordumuz, yargı mensuplarımız birbirlerine karşı iltifat yarışına girmişler. Hele vatandaşlarımız birbirlerine o kadar hürmet ediyorlar ki insan kendini rüyada zannediyor. Doktora bak fakir hastasını muayene etti, para almadı üstelik eczaneden aldığı ilaçların da parasını yine aynı doktor ödedi. İşsiz kimse kalmamış. İnsanlarımız mutlu, huzurlu ve çok sevinçli..
Ben şucu ya da bucuyum diyenler yok. Herkes istisnasız:
-"Ben bu müreffeh ülkenin vatandaşı olmaktan gurur duyuyorum. Bu topraklarda yaşayan herkes bana kardeşim kadar yakındır diye adeta sevinç narası atıyordu. İşin en ilginç yanı bütün dünya insanları da böyleydi. Silah fabrikaları kapanmış. Onun yerine her türlü oyuncak üreten tesisler açılmıştı. Yeni doğanlar mutlu bir sabaha gülümsüyorlardı.
-" Bu bir rüya olmalı" diyorum. Rüya olmasa diye dua ediyordum.
Elbette bu bir rüyaydı. Şimdi size soruyorum. BİR SABAH UYANDIĞINIZDA NASIL BİR DÜNYA İSTERSİNİZ...

BİZDEN SELAM OLSUN

İSTANBUL'U ANLATMAK




İstanbul'u Anlatmak

Gemlik’ten uzak yaşayanlar gurbet acısını bilir.Şirin ilçemizde yaşayanlar ise bizleri merak eder. Size ilk ayrılış günlerimi yazarak satırlarıma başlıyorum. Bu koca şehre taşı toprağı altın diye gelenlerden biri de benim. Şimdi Gemlik’te berberlik yapan amcamın berber dükkanına geldim.
” -Hoşgeldin Hasan.”
“-Hoşbulduk..”amcam bir müşterisini traş ediyordu. Babamı sordu. Diğer akrabaları sordu.
O çok memnun olmuştu. Ben de ise bir tedirginlik vardı. Yalova’ya kadar otobüsle, sonra Kartal’a arabalı vapurla ,Kartal’dan trenle Feneryolu’na gelmiştim. O yıllarda trafik derdi yoktu. İstanbulda bazı semtlerde tramvay bile vardı. Nüfus ise Bursa’mızın bugünkü sayısı kadardı.Amcam Cahit Feneryolu semtinin en meşhur berberiydi. Feneryolu şimdi bile yeşeren ağaçları ile eşsiz bir semttir. Burada İstanbul’un elit insanları oturur. -Yolculuğum çok iyi geçti, -
“-Cahit “dedim. Amcam benden küçüktür. İş aradığımı söyledim. Amcam önce bana, sonra traş ettiği şahısa manalı manalı baktı. Müşterisi bana doğru döndü.
” -Gemlik’li sen sahiden o güzelim ilçeyi bırakıp burada çalışmak mı istiyorsun?” dedi. Karşımdaki şahıs bana yardım etmek için adeta çırpınıyordu. Ne bilirdim? İstanbul’un böyle kalabalık, vurdumduymaz, hele hele her türlü kanunsuzluğun olduğu bir büyük köy olacağını… O beyefendi belki de bugünü görmüştü. İnsanoğlu çok kere elindeki güzeli kaybetmeden tanıyamıyor. Fakat babamın en küçük kardeşi amcam her bayram bize geldiğinde İstanbul’u anlata anlata bize sevdirmişti. Şu an yine aynı sevgi var. İstanbul sokaklarıyla, tarihi ve tabii güzellikleriyle, bilge insanlarıyla, asırlardan bakan manzarasıyla hala sevilir,severiz.
“-Evet efendim bu eşsiz güzellikleri içinde saklayan, bu şehirde yaşamak istiyorum.”
“-Peki pazartesi bu adrese gel.” dedi ve bana cebinden bir kartvizit verdi. Adresi de tarif etti. Kendisi o fabrikanın Personel Müdürüydü.
Emekli oluncaya kadar, binlerce işçinin istihdam edildiği, işletmede çalıştım. Şimdi burada kendime ait bir evim var. Erenköy’de oturuyorum. Zaman zaman Gemlik’e geliyorum. Halen berberlik yapan amcamı,nakliye şirketleri olan kardeşlerimi, diğer akraba ve dostlarımı ziyaret ediyorum. Bundan sonraki yazılarımda İstanbul’u anlatmaya çalışacağım. Bu yazılar için bana faydalı olursanız çok sevinirim.

Türk Milletinin Kararı Ne olacak




MİLLETİMİZ KARARINI VERECEKTİR
(Bu yazı, 18 Mayıs 2013 tarihinde yazıldı. Hemen hemen güncelliğini koruyor. İlave olarak şunu söyleyebiliriz. İki gün sonra Cumhurbaşkanlığı seçimi var. Büyük bir ihtimalle ikinci tura kalacaktır. İkinci turda ise, muhalefet partilerinin adayı Cumhurbaşkanı olacaktır.
Bu sonuç, demokrasimiz için bir fırsat bilinmelidir. Hemen önümüzdeki haftadan itibaren, tüm muhalefet partileri bir büyük blog oluşturmalıdır. Gelecek sene yapılacak seçimlere ise, tek parti olarak girilmelidir. Elbette bu tek parti büyük ekseriyetle iktidara gelecektir. Yalnız milletvekili adayları, o kentlerin en saygın ve sevilen insanları olmalıdır. Aynı isimler ile sonuç alınamaz. Yaklaşık 15 ay önce yazdığım makale aşağıdadır.)
Aşağıdaki yazıda şunu anlatmak istedim. Sağda, solda, ortada anayasal kurallara uygun partiler tek blog oluşturarak (cumhuriyet partisi ismiyle)seçimlere girebilse, iktidar partisi daha az oy alacaktır. Yapılacak seçimlerden sonra yeni bir anayasa ve tekrar seçimle Türkiye bu zorlu dönemi atlatacaktır. İki yıl çok demeyin. Zaman su gibi akıyor. Bu yazıyı okuyan insaf sahibi vatandaşlarımız olacaktır. Onların bilgileri ve çevreleri benden çoktur. Ne dediğimi anladılarsa, destek versinler. " TÜRKİYE CUMHURİYETİ İLELEBET PAYİDAR KALACAKTIR" diyen. Atatürk'ün sözleriyle yazıma başlıyorum.

Sevgili Dostlar Yorumlarınızla, Önerilerinizle bu makalelere can gelecektir.


 MİLLET KARARINI VERECEKTİR
Türkiye Cumhuriyeti sınırları içinde yaşayan Türkiye Halkına TÜRK MİLLETİ denir. Bu devleti kuran önderimiz GAZİ MERAŞAL MUSTAFA KEMAL ATATÜRK'ün sözlerini, Genel Kurmay Başkan'ımız tekrarladı. Bu yurdu bu topraklarda yaşayan halk, Kurtuluş savaşımızın önderinin komutasındaki savaşlarla kurtardı. Hangi etnik kökenden olursak olalım, hangi inanıştan olursak olalım, bu topraklar vatanımızdır. Türkiye Cumhuriyeti , laik,sosyal,demokratik, hukuk devletidir.Üniter bir yapıya sahiptir. Ayrımcılığa karşıdır. Bütün vatandaşlar kanun önünde, eşittir. Bir iç savaş içinde değiliz. Tarihi olaylar olmuştur. Bunların çoğu dışarıdan destekli aldatılmış insanlarımız tarafından yapılmıştır. Taraftarı ya da içimizden sempetizanı yoktur.Babama, dayıma sormadım. Hangi kökenden olursak olalım, biz Türk milletiyiz. Bu ülkenin eşit vatandaşıyız. Bireysel olarak benim ya da akrabalarımın bazen haksızlığa uğradığımız oldu. Bu hareketi devletimize mal etmedik. Çünki bu ülke hepimizin. Şimdi o koltuklarda oturanlar idare etse de zaman gelecek, başkalarına da fırsat verilecektir. Başımızdaki iktidara karşı zorla bir baskı hiç kimse düşünemez. Bu hukuka ve demokrasiye en önemlisi ANAYASA'ya aykırıdır. Zaman zaman ben de yazdım. Diğer bütün partiler kendi inisiyatifini bıraksın. Aralarında anlaşsınlar, ismini de CUMHURİYET PARTİSİ desinler, tek parti olarak seçimlere katılsınlar. Karşılarında da sadece halkın çoğunluğunun memnun olmadığı iktidar partisi kalsın. Elbette seçimi kazanacaklardır. Sonra da siyasi partiler ve seçim kanunu değiştirilerek, hatta anayasa bile tamamen değiştirilerek seçimlere gitsinler. Türkiye darbe anayasasından kurtulsun. Bu vatandaş rahat bir ömür sürsün. Batı medeniyeti kriterlerinde yepyeni kanunlarla rahat yaşayalım. Fakat hiçbirzaman bu iktidarı zor kullanarak devirelim diyenlerle beraber olmadım. Olamam da. Hatta o takdirde bu iktidarın yanında olmaktan çekinmem. Ne olacaksa meşru zeminde yapılsın. Yeter artık. Biz lider ülke olmak istiyorsak önce demokrasiyi desteklemeliyiz. Başımızdakileri beğenmeyebiliriz. Bunun çaresi yapılacak seçimle bulunur. Yeter ki istesinler. Bu millet kendisinden ne istenmişse severek katılmıştır. 2014 yılında yapılacak olan yerel seçimler, belediye ve milletvekili seçimlerinin ne zaman yapılacağı kesinlik kazandı. Türkiye sınırları içindeki yerel yönetimleri belirleyecek bir seçimdir. Yerel seçimlerin 5 yılda bir yapılıyor olması gereği 30 Mart 2014 tarihinde yapılması planlanmaktadır. Bir belediye seçimi dönemi yaşanacaktır. Partiler için müthiş bir fırsat var. 2014 yılında Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’ün görev süresi doluyor. Abdullah Gül’ün görev süresi tam olarak 28 Ağustos 2014 tarihinde son bulacak ve 2014  Ağustos ayında, Cumhurbaşkanlığı seçimi yapılacak. İki yıl sonra ise genel seçimler yapılacak. Yani genel seçimler ne zaman olacak sorusunun cevabı 2015'tir. Yukarıdaki gibi yine yazıyorum. Sağda, solda, ortada anayasal kurallara uygun partiler tek blog oluşturarak (cumhuriyet partisi ismiyle)seçimlere girebilse, iktidar partisi daha az oy alacaktır. Yapılacak seçimlerden sonra yeni bir anayasa ve tekrar seçimle Türkiye bu zorlu dönemi atlatacaktır. İki yıl çok demeyin. Zaman su gibi akıyor. Bu yazıyı okuyan insaf sahibi vatandaşlarımız olacaktır. Onların bilgileri ve çevreleri benden çoktur. Ne dediğimi anladılarsa, destek versinler. " TÜRKİYE CUMHURİYETİ İLELEBET PAYİDAR KALACAKTIR" diyen. Atatürk'ün sözleriyle yazıma nokta koyuyorum.

BU YAZIYI OKUYANIN BAKIŞ AÇISI DCEĞİŞECEK

Bizden selam olsun: BAKIŞ AÇISI

31 Aralık 2009 Perşembe

BAKIŞ AÇISI

Bu yaziyi okumaniz sadece 30 saniyenizi alacak, ve sonunda hayata ve iliskilere bakis aciniz degisecek!!!


İleri derecede hasta iki adamayni hastane odasindaydilar


Adamlardan birinin her ogleden sonra 1 saatligine oturmasina izin veriliyordu,
cigerlerindeki suyun suzulmesi icin


Bu hastanin yatagi odadaki tek pencerenin tam yanindaydi Diger hasta ise hep sirtustu yatmak zorundaydi


Bu iki hasta saatlerce birbiriyle konusur, eslerini,ailelerini, evlerini,islerini, askerlik anilarini, tatilde gittikleri yerleri anlatirlardi birbirlerine


Pencerenin yanindaki hasta,her ogleden sonra oturmasina izin verdikleri saati diger hastaya pencereden gorebildiklerini anlatarak geciriyordu
diger hasta hep bir sonraki gunu iple cekmeye basladi, disaridaki renkli ve hareketli dunyayi dinlemek icin


Pencere, icinde cok guzel bir göl olanparka bakiyordu Ördekler ve kugular gölde yuzerken çocuklar model bot'larini suda yuzduruyorlardi

Genc asiklar, gokkusaginin tum renklerindeki ciceklerin arasinda kol kola dolasiyorlard iUlu agaclar etrafı süsluyor, uzaktan şehrin silueti gorunebiliyordu


Pencere kenarindaki adam bunlarimuhtesem bir detayla anlatirken,odanin diger ucunda yatan adam gozlerini kapar ve bu muhtesem manzarayi hayalinde canlandirirdi

Sicak bir ogleden sonra,pencerenin yanindaki adam gecmekte olan bir senlik alayini tarif ettiDiger adam bando seslerini duyamasa bile hayalinde canlandirabiliyordu, pencere kenarindaki adamin tasviriyle


Gunler ve haftalar gecti


Bir sabah banyo yaptirmak icin su getiren gunduzcu hemsire pencere kenarinda yatan hastanin cansiz bedeniniyle karsilasti:
uykusunda, huzur icinde ölmüştü


Huzunlendi, hastane gorevlilerini cesedi disari tasimalari icin cagirdi


Uygun zaman gectigine kanaat getirir getirmez,diger hasta pencerenin kenarindaki yataga tasinmasinin mumkun olup olamayacagini sordu Hemsire

Memnuniyetle istegini yerine getirdi, hastanin rahat oldugundan emin Olduktan sonra onu yalniz birakti


Yavasca, duydugu aciya aldirmadan,bir dirsegine yaslanarak disaridaki dunyaya bakmak uzere yatagindan dogruldu adam

Sonunda, disariyi kendi gozleriyle gorme zevkini yasayabilecekti
Pencereden disari bakabilmek icin yavasca donmeye zorladi kendisini

Pencere, bos bir duvara bakiyordu


Adam hemsireye, vefat eden oda arkadasinin pencerenin disinda gorunen

Harika seylerden bahsetmesine sebep olan seyin ne olabilecegini sordu
Hemsirenin cevabi, olen adamin kor oldugu ve pencerenin onundeki duvari gormedigiydi 'Sanirim seni cesaretlendirmek istedi' dedi


Epilog: Diger insanlari mutlu etmek çok buyuk mutluluk getirir,
Kendi durumunuz ne olursa olsun
Paylasilan dertler yarisi kadar uzuntu verir, paylasilan mutluluklar ise İki kati artar
Kendinizi zengin hissetmek istiyorsaniz,
sahip oldugunuz ve paranin satin alamayacagi her seyi paylasin


Bu gun bize bir hediyedir
Bu yazinin kaynagi bilinmiyor,fakat okuyan herkese mutluluk getirecektir

2 yorum:

sihirliyazilar dedi ki...
Mutlu yıllar Hasan abi! Sağlık, huzur dolu nice güzel yıllara inşallah!.. Sevgilerimle.
kediperisi dedi ki...
Merhaba Hasan abi, hakikaten çok güzel bir yazı, elinize sağlık, insan elindekinin kıymetini bilmeli, huzur veren görüntülere bakmak da her zaman insana iyi gelir, benim antartika ve kediperisi bloglarıma bir yaratık dadanmıştı insanlıktan nasip almamış biri, o yüzden ikisini de kapattım, şimdi buradayım
sevgiler saygılar
 
BU YAZIYI OKUYANIN BAKIŞ AÇISI DEĞİŞECEK


BU YAZI BAKIŞ AÇIMIZI DEĞİŞTİRECEK

29 Temmuz 2014 Salı

TÜRKLERİN TARİHSEL GELİŞİMİ VE BUGÜNÜ




Nuh Paygamber, insanoğlu'nun ikinci atası kabul edilir. 
Nuh peygamberin çocuklarından öne çıkan üç isim vardır. 
1. Ham 
2.Sam 
3. Yafes 
1. HAM soyu ilerde Hint-Aurupaîler'in ve Afrikalılar'ın da atası olmuştur. 2. SAM ise ASUR ve ARAMÎ halklarının, yani şimdiki YAHUDİ ve ARAP dediğimiz halkların atası idi. TEVRAT'ta Hz. İBRAHİM, SAM'ın soyundan ve TERAH'ın oğlu olarak gösterilmektedir... Bilindiği gibi Hz. İBRAHİM'in HACER adlı cariyesinden Hz. İSMAİL dünyaya geldi... Karısı Sara'dan da Hz. İSHAK doğdu... Hz. İSMAİL yüce Peygamberimiz Hz. MUHAMMED'in atasıdır... Hz. İSHAK da İsrailliler'in atasıdır.

 3. oğul YAFES ise, bizim, bütün TÜRK boylarının atasıdır. Görüldüğü gibi, hadislerden ve KUR'AN'dan çok önce TEVRAT'ta da, en büyük iltifata mazhar olmuş millet TÜRKLER'dir. Hz. NUH'un, en sevgili oğlu YAFES için ettiği dua, çok derin mânâlıdır ve olduğu gibi gerçekleşmiştir. YAFES'in torunu TÜRKLER, dünyaya EN ÇOK YAYILAN MİLLET olma özelliğine sahiptirler. Aynı zamanda dünyada EN ÇOK DEVLET KURMUŞ OLAN MİLLET olma imtiyazını da ellerinde bulundurmaktadırlar!.. Maalesef son 300 yıldır bu hakimiyet tedricen azalmış, hatta TÜRKİYE dışındaki Türkler bir süre esaret altında yaşamak durumunda kalmışlardır. Çok şükür ki, 1990'dan itibaren TÜRK boyları birer birer bağımsızlıklarını elde etmeye başladılar. Eminiz ki, önümüzdeki yıllardan itibaren TEVRAT, KUR'AN ve HADİSLER'in işaret buyurduğu TÜRK KAVMİNİN SEÇİLMİŞ OLDUĞU ve DİĞER MİLLETLERİ HUZURA VE REFAHA GÖTÜRMEKLE VAZİFELİ OLDUĞU gerçeği, bir kere daha kendini gösterecektir.




Türkler, Beyaz Alpin Irktan’dırlar. Alpin Irk ise Beyaz Irkı oluşturan dört büyük Irk grubundan biridir.Türkler genellikle açık renk gözlü bir ırktır. Türkler arasında kahverengi ve ela göz rengi oldukça yaygındır. Türkler’in % 20’si ise mavi veya yeşil gözlüdür. "Ey Türk, gökte yer çökmedikçe, altta yer inmedikçe senin dilini,senin dinini, senin töreni kim bozabilir, titre ve kendine dön !" Bu söz,Bilge Kağan tarafından söylenmiştir. Türk milletinin devlet ve medeniyet kurmadaki yüksek yeteneği, Türk Irkının üstünlüğünün açık delilleridir. Büyük Hun İmparatorluğu (M.Ö. 204-M.S. 216) Batı Hun İmparatorluğu (M.S. 48-216) Avrupa Hun İmparatorluğu (M.S. 375-469) Ak Hun İmparatorluğu (M.S. 420-552) Göktürk İmparatorluğu (M.S. 552-745) Avar İmparatorluğu (M.S. 565-835) Hazar İmparatorluğu (M.S. 651-983) Uygur Devleti (M.S. 745-1368) Karahanlılar (M.S. 940-1040) Gazneliler (M.S. 962-1183) Büyük Selçuklu İmparatorluğu (M.S. 1040-1157) Harzemşahlar (M.S. 1097-1231) Altınordu Devleti (M.S. 1236-1502) Büyük Timur İmparatorluğu (M.S. 1368-1501) Babür İmparatorluğu (M.S. 1526-1858) Osmanlı İmparatorluğu (M.S. 1299-1922) Türklerin İslam’dan Önceki Dinleri Türklerin asıl dini Gök Tanrı inancı idi. Orhun Kitabeleri’nde de belirtildiği gibi bütün kâinatı yaratan Gök Tanrı idi. Türk hükümdarlarına kut verip, iktidar sahibi yaptığına inanılan güç de Gök Tanrı idi. Bugünkü Tanrı sözcüğü, Orhun Kitabeleri’nde Tengri veya Tengiri biçiminde geçmektedir. Bu sözcük, bazı söyleyiş farklılıklarıyla hemen hemen bütün Türk lehçelerinde kullanılmıştır. Türklerin İslam’a Girişi Emevi devleti Abbasilerle siyasi çekişme içindeydi. Abbasiler Türklerle birlik olup 750 yılında Emevi devletini yıktı. Bu olaydan sonra Araplarla Türkler arasında bir yakınlaşma oldu. Bir yıl sonra Abbasilerle Çinliler arasında savaş çıktı. Talas Savaşı adı verilen bu çarpışmada Türklerin çok yararları oldu. Böylece Türklerle Araplar arasındaki yakınlaşma arttı. Türkler İslam’ı kendi dinlerine yakın buldular. Aralarında Müslüman olanların sayısı armaya başladı. Devlet olarak İslam’ı ilk kabul eden Türkler Karahanlılardır. Karahanlılar 930 yılında İslamiyeti resmen kabul etmişlerdir. Türkler Müslümanlığı kabul ettikten sonra, İslam’ın öncülüğünü yaptılar; onu dünyanın her tarafına yaydılar. Türkler, Müslüman olduktan sonra, çeşitli isimlerde devlet kurdular. Bunların en önemlisi SELÇUKLU DEVLETİDİR. Selçuklu Devletinin en öenmli Hükümdarı Alparslan'dır. Sultan Alparslan 1071 yılında Anadolu kapılarına dayandı. Malazgirtte Türk ve İslam Tarihine büyük bir hediye etti. Malazgirt, 50 bin Türk evladının 200 bin kişilik Bizans ordusunu yok ettiği parlak bir zaferin adıdır. Biz Türkler, daha önce, başka topraklarda hüküm sürmüş olabiliriz. Fakat 1071 den sonra bir daha ayrılmamak üzere, ANADOLU'ya yerleştik. Anadolu Türk yurdudur. Burada yaşayanlar göğsünü gere gere BEN TÜRK'üm, demeliler. Türkiyeli sözü bir hakarettir. Evet bu topraklarda daha başka aşiretler ya da etnik kökenler veya milletler olabilir. Fakat konuşurken, biz Türk'üyle, Laz'ıyla,Kürt'üyle, Gürcü'süyle, Ermeni'siyle, Rumu'yla, Arabıyla, Acem'iyle, Süryani'siyle, Yahudisiyle, Romanıyla hepimiz TÜRKİYELİ'yiz, denemez. Biz Türk Milletiyiz. Bu topraklardaki etnik kökeni ne olursa olsun, onları da VATANDAŞIMIZ kabul ederiz. Türk Milleti etnik bir kökene sahip değildir. Tarihte herzaman söz sahibi oldu. Tam 16 Büyük Devlet kurdu. Bu TÜRKİYE CUMHURİYETİ DEVLETİ ise, bu sınırlarda ve bu ay yıldızlı şanlı bayrağıyla, bir karış toprak parçasını da kimseye vermeyecek kadar güç sahibidir. Yukarıdaki cümle Türk olmamızdan kaynaklanan gür sesimizle, herzaman gururla tekrarlanmaktadır.
Büyük İslam Alimi Seyyid Abdülhakim Arvasi Hazretlerinin bir sözüyle, makaleyi tamamlayalım.
 "Ben bir seyyidim. Yani bu demektir ki Türk değilim. Ama yer yüzünde bütün Türkler silinse üç Türk kalsa biri ben olurdum. İki Türk kalsa gene biri ben olurdum. Son Türk kalsa da o gene ben olurdum. Çünkü Türkler olmasa bugünkü mânâda İslamiyet de olmazdı.”